Türkiye'nin en iyi 2 takımı, Avrupa'nın en iyi 4-5 takımından 2'si dün akşam lig müsabahakası nedeniyle karşı karşıya geldi ve gülen taraf daha derin kadrosu ve daha çok opsiyona sahip Fenerbahçe oldu. Salonda yaratılacak atmosfer ve ribauntlardaki sıkıntı dolayısıyla Galatasaray MP'yi bir adım öne çıkarıyordum kafamda ama Fenerbahçe kusursuz bir son çeyrek oynayarak, çok önemli bir galibiyetle döndü Abdi İpekçi'den.
Galatasaray MP, her zamankinden farklı olarak maça uzun bir 5 ile çıkmayı tercih etti. Bahar Çağlar 3 numara pozisyonunda oynadı. Dee 2 numarada başladı. Pota altında da Charles ve Fowles ikilisiyle yer aldı sahada Galatasaray MP. Bunun iki nedeni vardı. Fenerbahçe'nin ribauntlardaki sıkıntısını su yüzüne çıkarmak ve pozisyonuna göre uzun sayılabilecek Penny'e fizik olarak ezilmemek... Bu iki planın da tuttuğunu söylemek mümkün.
Fenerbahçe maça daha iyi başlayan taraf olsa da Galatasaray MP hiçbir hücumu 1 seferde tamamlamadı. Aynı pozisyonda 1-2 hatta 3 hücum ribauntu alarak, fazlaca şans buldular. Fenerbahçe'de ise Nevriye Yılmaz yüksek isabetle orta mesafe şutları sokuyordu. Fenerbahçe ilk periyotta farkı 5 sayıya çıkardıysa da periyot sonucunda 21-21 eşitlik vardı.
2. periyot yine karşılıklı basketlerle başladı. Galatasaray MP, Prince'in oyuna girmesiyle hücumda alternatifini bulmuş oldu. Fenerbahçe'de ise Cappie'nin oyuna girmesi uzun oyuncuların verimliliğini düşürdü. Cappie ilk maç olması ve rakibin Galatasaray olması sebebiyle, fazlaca sorumluluk almaya çalıştı. Rakibi tek başına yenmeye çalıştı ama isabetsiz şutlar atıyordu. Neyse ki Nevlin'in 2. periyotta yaptığı inanılmaz savunma katkısı, Galatasaray MP'nin de etkili olmasını engelledi. 2. periyodun ortalarında Angel sorumluluğu yüklenerek içeriye penetre ederek potaya gitmeleri gerektiğini hatırlattı takım arkadaşlarına en çok da Cappie'ye. Fenerbahçe içeriyi kullanmaya başlar başlamaz fark 6'ya çıktı. Fakat Ceyhun Yıldızoğlu'nun molasından sonra ve Bahar'ın son saniyede gelen bir şans basketiyle, fark 1'e kadar indi ilk yarının sonunda.
İlk yarıda Fenerbahçe adına en büyük sıkıntı, savunma ribauntlarını alamamak oldu. Işıl Alben'in 4 hücum ribauntu yaptığı bir devreden söz ediyoruz. Zaman zaman Nevriye'nin unutulması ve Cappie'nin işi bireyselliğe dökmesi de Fenerbahçe adına olumsuz durumlardı. Galatasaray ise Prince oyundaysa onun, değilse Dee'nin tek başına hücum etmesine dayalı sistemiyle var olmaya çalıştı. Maçın tamamının böyle gidebileceğini düşünmek hem de rakip Fenerbahçe'yken; fazlaca hayalcilik. Hücum ribauntlarındaki başarı olmasa, maç ilk yarıdan da kopabilirdi.
Üçüncü periyot yine dengeli geçti diyebiliriz. Fakat Galatasaray MP'nin bir sorunu baş göstermeye başladı. Geri dönemiyordu Galatasaray MP. Belki de hücum ribauntlarındaki etkinlik, oyun içinde tembelleştirmişti Galatasaray MP oyuncularını. Bu geri dönmeyiş, maçın temposunun artmasına ve savunmaların düşmesine neden oldu. Fenerbahçe belki de atmosfer sebebiyle uymaması gereken bu yapıya kapılıp gitmişti. Yine de tek hücum silahı Dee olan Galatasaray MP karşısında son çeyreğe 4 sayıyla önde girmeyi başardı Fenerbahçe.
Son çeyrekte ise koç Ceyhun Yıldızoğlu uzunlarını sahada tutmayı tercih ederek Prince'i kenarda unuttu. Yanlışım yoksa Fenerbahçe son çeyrekte 4-4.5 dakika civarı sayı yemedi. Savunma ribauntları alınmaya başlayınca, açık alanda Angel ile çok etkili oldu Fenerbahçe. Maçın yıldızı Nevriye hem savunmada hem hücumda katkı sağlamaya devam ediyordu. Dee ise 1'e 5 hücumlarıyla takımını ayakta tutmaya çalışıp, her seferinde faul çizgisine gelerek katkı verse de yetmiyordu. son 2.5 dakikada fark 13'e çıkınca, Galatasaray MP maça erken veda etti. Son 1 dakika civarı fark 21'e kadar çıktıysa da Galatasaray Prince ile skoru belirleyen basketleri buldu ve Fenerbahçe maçı 81-65 kazanmayı bildi.
Fenerbahçe'de Nevriye Yılmaz 16 sayı, 7 ribaunt, 2 top çalma, 1 blok ile benim için maçın yıldızıydı. Angel 25, Matovic de 17 sayıyla oynadılar. Birsel de 6 asist sıkıştırmış yine. Cappie ise 13'de 2 isabetle 7 sayıda kalarak hayal kırıklığı yarattı. 2-3 haftadır form düşüklüğü yaşayan Penny, yine iyi değildi. 8 sayıda kaldı ama 5 ribauntluk bir katkısı oldu.
Galatasaray MP'de ise Diana Taurasi 20'de 4 isabetle oynadığı maçı 20 sayıyla tamamladı. 13'de 12 serbest atış isabeti buldu çünkü. Fowles 20 sayı, 10 ribaunt ile Galatasaray MP'nin en faydalı oyuncusuydu. Prince 13 sayı, Tina 8 sayı 10 ribaunt ile katkı sağladılar.
İki takımın da üçlük yüzdesi felaketti. Galatasaray MP 11'de 1 ile oynarken; Fenerbahçe 6 denemesinde de isabet kaydedemedi.
Son sözler de gelecek adına olsun. Galatasaray MP, Işıl Alben'e bel bağladığı sürece fazla ileri gidemez yine gördük. Hayır, oyun kurucu olarak takımda tuttuğunuz oyuncu, topu rakip alana geçirirken bile kullanılmıyorsa; ondan çok da fazla bir şey bekleyemezsiniz. Galatasaray Dee'nin şutlarına ve bu şutların girmemesi halinde alacağı hücum ribauntlarına kalmış sadece. Bu yüzden Prince çok önemli Galatasaray için. Hücuma çeşitlilik kazandırabilecek tek oyuncu kendisi.
Galatasaray MP'nin iki Fenerbahçe maçında da gördüğümüz üzere üst düzey maçlar için uygun olmayan bir yapısı var. 2 Ros Casares ve deplasmanda oynanan UMMC Ekaterinburg maçlarında da su yüzüne çıkmıştı bu durum. Kırılgan bir takımlar ama bu çok normal. Çünkü sistem takımı değiller... Haliyle Euroleague için de ümit vermiyorlar. Ros Casares, Fenerbahçe, Spartak Moskova ve hatta biraz da UMMC Ekaterinburg gibi üst düzey takımların arasına girebilme ihtimalleri oldukça zayıf.
Fenerbahçe ise savunma ribauntlarındaki sıkıntısına çözüm bulmak zorunda. Bu maçta Tamane'nin yokluğu da bu durumu olumsuz etkiledi. Babbkina ve Tamane'nin de katılımıyla çok daha derin bir kadroya kavuşuyor Fenerbahçe Euroleague'de. Bir motivasyon sorunu olmadığı takdirde bu takımın Euroleague fianli oynaması gerekir diye düşünüyorum...
Fenerbahçe bu galibiyetle bir mağlubiyet daha yaşama hakkı elde etti diyebiliriz. Muhtemelen finalde karşılaşacak bu iki takım arasında saha avantajını elde eden takım da Fenerbahçe oldu. Çok değerli bir galibiyetti gerçekten...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder