blog'da ne var?

2 Nisan 2012 Pazartesi

Kadınlar Euroleague Final 8 / Fenerbahçe Analizi (Özkaynaklar)


Ros Casares'in şampiyonluğuyla tamamladık Final 8'i. Hemen hemen herkesin beklentisi de bu yöndeydi zaten. Kadın basketbolunda savunma, belki de en önemli anahtar. Bunun bir çok nedeni var. Erkekler kadar tempo yapamıyorlar ve hücumu sonlandırmaları hep aceleye geliyor. Fiziki durumları müsait olmadığı için net ribauntlar alamıyorlar ve organize olmak da belirli bir zaman alıyor. Daha çabuk yoruluyorlar ve şut isabet oranları zaman geçtikçe düşüyor. Tempoyu arttırınca çok fazla top kaybediyorlar...

Hal böyle olunca izlenebilirliliği çok da yüksek olmuyor kadın basketbolunun. Avrupa'daki en üst düzeyi de şu geçtiğimiz 5 günde oynandı işte. Sezon başlarken Ros Casares 1 numaralı adayıydı şampiyonluğun. Spartak güç kaybetmişti... Fenerbahçe ve UMMC Ekaterinburg da Ros Casares'e çelme takabilecek 2 takımdı bu 8 takım arasından.
Galatasaray MP'nin ev sahipliğinde gerçekleşti organizasyon ve onlar da Taurasi önderliğinde final oynayabileceklerini düşünmüşlerdi. Fakat Galatasaray'ın yapılanmasının Euroleague ile ilgili olmadığını biliyorduk. Statü gereği Fowles dışarda kalınca Galatasaray MP de dışarda kaldı. Zaten Rivas ve Fenerbahçe karşılaşmalarında alınan mağlubiyetlerle erken havlu attı Galatasaray MP.

İlk maçta Ekaterinburg ile Ros Casares karşı karşıya geldiler. Maçı kazanan, finalist olacaktı, biliyorduk. Sue Bird'in ısınırken burnunu kırmasından dolayı o maçta oynayamaması, Casares'in zorlanmadan galip gelmesine ve dolayısıyla finale çıkmasına yol açtı.

Diğer grupta ise Fenerbahçe, Galatasaray maçını kazanarak önemli bir adım attıktan sonra; hem Penny'i, hem taraftarını hem de adrenalinini kaybetti ve finalist olma hakkını Rivas'a bıraktı.


İki İspanyol takımının oynadığı finalde, Ros Casares onları var eden şeyin savunma olduğunu bir an bile unutmayarak şampiyonluğu elde etti. Her ne kadar Casares şampiyon olduysa da en değerli oyuncu ödülü Rivas'tan Ashja Jones'a gitti.

Fenerbahçe

Final oynayacağımız konusunda bir şüphem yoktu açıkçası. Fowles'sız Galatasaray'ı yeneceğimizi, Beretta'nın bize rakip olamayacağını biliyordum. Rivas maçı için kuşkularım olsa da finale çıkmak için kazanılması gereken bir maçı, İstanbul'da kazanacağımızı düşünmüştüm. Olmadı.

Galatasaray maçıyla başlayalım. Muhteşem bir atmosfer... 25 yaşındayım. 17-18 sene olmuş yani maçlara gideli. 2002'deki 6-0'lık maçın başlangıcından önce yaşamıştım buna benzer bir duyguyu. Ama aklımın kemale ermesinden bu yana ilk defa böyle bir ambiyans gördüm diyebilirim. Giden maçı geri getirdi taraftar ve bir daha da bırakmadı.

Bu galibiyetin tek önemi vardı aslında. Galatasaray'ı yenmek. Salona gelen Galatasaraylıları üzgün görmenin verdiği haz. Fenerbahçe-Galatasaray eşleşmelerini rekabetin dışına çıkaran bir tuğla daha... Yenilsek ne olurdu? Rivas'ı gerekli farkla yenip final oynayabilirdik... Peki final kimin umrunda?

Taraftarın olmadığı açık. Rivas maçını 500 kişi izledik, Apdi İpekçi'de. Final şansını belki de bu yüzden kaybettik. Çağlayan'a daha fazla önem verilmesi anlaşılabilir ama İstanbul'da hem Çağlayan'ı hem de İpekçi'yi doldurabilecek kadar Fenerbahçeli vardır değil mi? Ya da Çağlayan'a maçtan sonra gitmeyi planlamak bu kadar zor olmasa gerek değil mi?

Hepsini bir kenara bırakıp, ne çıkarabileceğimize bakalım bu turnuvadan. En önemli sorunumuz, ribaunt alamıyor oluşumuz. Rivas maçında 15 hücum ribauntu almalarına izin verdik rakibin. Farklı kazandığımız Beretta maçında ise 22! Bu rakamlar kabul edilebilir gibi değil. Haliyle yaptığınız iyi savunma da bir işe yaramıyor çünkü rakip potaya yakın atışlar bulabiliyor. Onu engellemeye çalışmanız da çoğu zaman faule sebebiyet veriyor.

Turnuvadaki en büyük kaybımız Penny Taylor. 6 ay sahalardan uzak kalacak yıldız oyuncu. Fenerbahçe'nin en önemli parçasıydı. Bu bahsettiğimiz iki faktörden ötürü lig şampiyonluğunun da tehlikede olduğunu söylemek mümkün.

Cappie ile kapatılmaya çalışılacak Penny'nin yokluğu ama Penny gibi her işi çok iyi yapabilen bir oyuncunun eksikliğini hissedeceğimiz aşikar. Fakat bu turnuvanın bir de getirisi oldu Fenerbahçe adına. Tamane takımın en iyisiydi turnuvanın tamamını dikkate aldığımızda. Penny'nin hesaplardan çıkması, onun ligde de süre alabileceği anlamına gelecek ki, ribaunt sıkıntısına bir nebze çare olabilir Zane Tamane.


Çok kısa da olsa gelecek adına konuşmakta fayda var. Euroleague'de kıta dışından 2 oyuncu oynayabiliyor ve biz bunu biliyoruz. O halde seneye, kadromuzda fazladan 1 ABD'li ya da Avustralyalı bulundurmamızın anlamı yok. Penny'nin form tutması ancak Aralık ayını bulacaktır. Takımda yer alacak 2 ABD'li Cappie ve Angel olacaksa işimiz var demektir. İkisini de çok seviyoruz ama bizim ribaunt alabilecek bir uzuna haliyle ABD'li bir uzuna ihtiyacımız var. EL'nin ribaunt istatistiklerine bakarsanız, herhangi bir Avrupalı'nın burada verimli olamadığını görürsünüz. Belki biraz Gruda. Sadece onun transferinin bir anlamı olur. Çünkü Matovic de Tamane de yabana atılacak cinsten değiller. İkisinin de Avrupalı olması büyük avantaj. O yüzden seçim yaparken çok dikkatli olmak lazım. Yaşlı, ayakları yavaşlamış, eski gücünde olmayan Avrupalı uzunlara bel bağlamamak gerekir.

Bence Fenerbahçe(kadro itibariyle Türkiye'de bunu yapabilecek tek takım) belki de 2-3 sene EL şampiyonluğu hedefini(her ne kadar ulaşamasa da) askıya alıp, kendi kaynaklarına yönelmeyi seçmelidir. Fenerbahçe'de çok değerli 3 genç oyuncu bulunuyor. Özge, Olcay ve Emel... Esmeral ve Nevriye'nin yaşlarının seneye 33 olacağını söyleyelim. Bu yüzden bu 3 oyuncunun takıma dahil edilmesinin vakti gelmiştir. Yine Kübra gibi çok değerli bir oyuncu, benchte eskimemeli. Özge, Olcay, Emel gibi gençlerin ve Kübra, Devran gibi az oynayan değerli oyuncuların bu takımın bir parçası olması gerekiyor artık. Bu kadar kaliteli yerli oyuncuyu(Nevlin'i de ekleyelim) kadronda bulunduruyorsan, kullanacaksın. Kullanacaksın ki; yabancı seçimlerin nokta transferler olacak ve takıma seviye atlatacak...

Biz sahada bu oyuncuları görelim. Siz takımı kuranlar, bu oyunculara güvenin; biz birkaç sene daha şampiyonluk beklemeyelim, razıyız... 5-6 sene sonra herkesin imrenerek seyredeceği bir kadro kurmak yöneticilerin elinde. Bu yolu seçecekler midir? Hiç sanmıyorum...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Benzer..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Benzer...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...